Günümüzde iki kuşak vardır. Analog ile başlayıp dijital fotoğraf makinesi ile devam edenler yani SLR ile başlayıp DSLR ile devam edenler bir de doğrudan DSLR ile başlayan bir kuşak vardır. Tabi aslında bu dijital single lens refleksin kıymetini analogla başlayanlar çok daha iyi bilmektedirler. Çünkü SLR fotoğraf makinesinde bir film yerleştirme prosesi vardır. Bir çok amatörü korkuturdu. Bir film takılıyor çekildikten sonra bu film kimyasal bir sistemden prosesten geçiyordu. Yani bir öncesi ve sonrası vardır. Halbuki günümüzde baktığımızda dijital fotoğraf makinesine hafıza kartı taktığınızda sistem doğrudan devreye giriyor çektiklerinizi herhangi bir usb kablosu yada bir kart okuyucuyla görüntü işleme sistemini bilgisayar televizyon yada herhangi bir yere aktarabiliyorsunuz.
Analog sistem çevreyi daha çok kirleten bir sistem çünkü o kimyasal doğal olarak artık su ile beraber doğaya salınmaktadır. Halbuki dijital sistemde bu tip kimyasal kirlenme söz konusu değildir. Birinci sistem de renk dengeleme büyük problemdir. Filtreler kullanmak zorundasınız florasanlı ortamda FLF, FLD yada farklı ortamda ortamın ışığını biraz daha sıcaklaştırmak için 81 a-b-c filtreleri kullanılmak zorundadır. Halbuki yeni sistemde doğrudan white balance den girerek renkleri düzeltme şansına sahibiz. Yine eski sistemde çektiklerimizi ancak ve ancak filmi banyo ettikten sonra veya baskı yapıldıktan sonra görebiliyoruz ki doğal olarakta çekim yerinden uzaklaşmış oluyoruz hatalarımızı düzeltme şansımız mümkün değildir. Yeni sistemde çektikten sonra tuşa basıp orada görüntümüz az mı fazla mı pozlandırdığını beyaz dengesini doğru yada yanlış yaptığımızı bütün problemleri görüp hemen geriye dönüp doğru ayarları yapıp doğru fotoğraf çekme şansımız yüksektir. Özetle yeni sistem tabi ki çok avantajlı ama tabi ki bunu eski sistem kullanmış insanlar çok çok daha iyi bilirler.